30 Mart 2025 Pazar

Kısa Sohbetler - Peygamber Efendimiz Yanında Üstazımızın Manevi Makamı (Kemal bey abi özel sohbeti)

 


EY TÜRK İHTİYARLIĞI! Birinci vazifen kimselere yük olmamak için sağlığını korumaktır! Gençlere ayakbağı olmamanın yegâne temeli budur! Sağlığın senin en son hazinendir!

hasan bayram - hakiki mürşid-i kamil [hutbe)

 


Süleyman Hilmi Tunahan Hazretlerinin Sarı Kantaron ile Şifa Terkibi

 


El ve baş titremesi (parkinson hastalığı için) Mastak tarçın ve oğul otunun tohumları bunları dövüp yumurta sarısına katıp rafadan pişirip 3 gün her gece ve her sabah 3 er yumurta içmelidir. Gayet faydalıdır. Bir ardakaş sormuştu denk gelince yazarım demiştim hala burdaysa şifa

 






Erkekliği olmayan ve cimadan geri kalan kişiye ilaç Havlıcan Tarçın Mastik Akırkarha Ud halis Bunlardan 10 ar dirhem Üzerlik, Çörek otu 5 er dirhem Badem 15 dirhem Saf bal 250 dirhem Alıp Evvela bal hariç diğerlerini iyice dövüp Sonra balı ocakta ısıtıp su gibi olunca içine

 



Diğer eczalar katılıp karıştırılır soğumaya bırakılır. Sabah akşam hind cevizi kadar kullanılır. Şehvetten kesilmiş olsa bile erkeğin bedenine güç verir

27 Mart 2025 Perşembe



 

ŞÂH-I NAKŞİBEND HAZRETLERİNDEN (K.S.) Silsile-i Saadatın 15. halkası olan Şâh-ı Nakşibend Hazretleri çok zâhid ve verâ sahibi idi. Şüpheli şeylerden kaçınır, bilhassa yemek hususunda buna çok dikkat ederdi. Talebelerini helâl yoldan kazanıp yemeye teşvik eder ve Resûlullâh Efendimiz'in (s.a.v.) şu hadîs-i şerîflerini okurdu: "İbadet on kısımdır: Bunların dokuzu helâl kazançtır. Kalan biri ise diğer ibadetlerdir." Şâh-ı Nakşibend Hazretleri, öfkeli, isteksiz olarak ve meşakkatle pişirilen yemeğe el sürmez, kendisi ile beraber olanların da o yemekten yemelerine mâni olurdu. Bir ziyaretinde müritlerinden birisi yemek getirmişti. Yemeğe baktı ve şöyle dedi: "Bunu yapan kimse hamurunu yoğurmasından, pişirip bu hale getirinceye kadar hep öfkeli idi. Ondan yemek bize yakışmaz. Öfke ile yapılan yemekte hayır da yoktur bereket de yoktur. Şeytan bir yolunu bulup ona girer. Bu halde ondan nasıl iyi bir netice alınabilir?" Bir gün Şâh-ı Nakşibend Hazretlerinden kerâmet göstermesini istediler. Şöyle buyurdu: "Bunca günahımıza rağmen yeryüzünde yürüyebilmemizden daha açık kerâmet mi olur!" Şâh-ı Nakşibend (k.s.) Hazretleri, Resûlullâh Efendimiz'in (s.a.v.) "İnsanların senden görmelerini istemediğin bir şeyi yalnızken de yapma!" hadîs-i şerîflerini şöyle izah etmiştir: "Hak yolcusunun, boş ve yalnız olduğu yerleri dolu olarak görmesi lazımdır. İnsanların yanında nasıl hareket ediyorsa, yalnızken de öyle hareket etmelidir." "Bizim yolumuz ender bulunan yollardandır. Sağlam halkadır. Resûlullâh Efendimiz'in (s.a.v.) sünnet-i seniyyesine sarılmaktan, Ashâb-ı Kirâm'ın takip ettiği yola uymaktan başka bir şey değildir." "Dostlarımızın ayıbına bakacak olursak, dostsuz kalırız. Zira hiç kimse beşerî sıfatlardan; ayıp ve kusurdan arınmış olamaz..." "Hakk'a komşu olmak, Hakk'ın yarattıklarına komşu olmaktan evlâdır." (Kaddesellahu Sırrehu'l-Azîz) Hadîs-i Şerîf: "Her âlimin sohbetinde bulunmayınız, ancak beş şeyden beş şeye; sekden yakîne, kibirden tevazua, düşmanlıktan nasihate, riyadan ihlâsa, (dünyaya) rağbeten zühde davet eden âlimlerin sohbetinde bulununuz." (Tarih-i Dimaşk, İbn-i Asakir)


 



 

RAMAZÂN-I ŞERÎF'İN FAZÎLETİ İbn-i Huzeyne (r.a.), Selmân-ı Pak'dan (r.a.)'dan naklediyor: Resûlullâh (s.a.v.) Şâbân ayının son günündeki hutbelerinde şöyle buyurdular: "Ey insanlar! Büyük, mübârek bir ay size geliyor. Öyle bir ay ki; onda bin aydan hayırlı bir gece vardır. Allah o ayın orucunu farz kılmıştır. Gece sahura kalkmayı da sünnet kılmıştır. Kim o ayda iyilikten bir hasletle Allâh'a yaklaşırsa Ramazan'ın dışında farzı yerine getiren kimse gibi olur. Kim ramazan ayında bir farz edâ ederse, Ramazan'ın dışında yetmiş farz edâ eden gibi olur. O, sabır ayıdır. Sabrın sevâbı cennettir. Yardımlaşma ayıdır. Onda mü'minlerin rızkı artar. Kim oruçluya iftar ettirirse, günahlarını affettirir, boynunu ateşten kurtarır. Onun sevâbından bir şey eksilmeksizin kendisi de aynı sevâbı alır." Dediler ki: "Yâ Resûlullâh! hepimiz oruçluya iftar ettirecek bir şey bulamıyoruz." Bunun üzerine Resûlullâh (s.a.v.) şöyle buyurdu: "Hazret-i Allah bu sevâbı, bir hurma ile veya bir yudum su ile veya bir tadımlık sütle oruçluya iftar ettirene de verir. O öyle bir aydır ki, başı rahmet, ortası mağfiret, sonu da cehennemden âzâd olmaktır. Kim bu ayda köle veya câriyesinin veya işcisinin işini hafifletirse, Allâhü Teâlâ onu affeder ve cehennemden âzâd eder. Şu dört hasleti mümkün olduğunca çoklaştırın: Bundan iki hasletle Rabb'inizi hoşnut edersiniz, iki haslete de siz muhtaçsınız Rabb'inizi hoşnut kıldığınız iki haslet: Allâh'tan başka ilâh olmadığına şehâdet etmeniz ve ondan bağışlanma dilemenizdir. Muhtaç olduğunuz iki haslet de Allâh'tan cenneti istemeniz ve cehennemden ona sığınmanızdır. Kim oruçlu birine su içirirse; Allah da ona benim havzımdan içirir ki o, cennete girinceye kadar susamaz. (Hayat Rehberi) Hadîs-i Şerîf: "Kim aç bir Müslümanı doyurusa, Allâhü Teâlâ onu cennet meyvelerinden doyurur." (Ebû Nuaym, Hilyetü'l-Evliyâ) Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem şöyle buyuruyor: "Her kim, bu ayda bir oruçluya bir bardak su ikrâm ederse Allâhü Teâlâ ona, benim Havz-ı Kevser'imden öyle bir su içirir ki, cennete girinceye kadar, bir daha asla susuzluk çekmez." (Terğib 2/218, Hayât'üs-Sahâbe)

 



 


 

26 Mart 2025 Çarşamba

♦️İFTAR VERMENİN, AÇ, YETİM VE FAKİRLERİ DOYURMANIN FAZİLETİ (o mübârek hasletten mahrum kalanlar için) “♦️Kim bir oruçluyu iftar ettirirse, oruçlu kadar sevap kazanır. Oruçlunun sevabından da hiçbir şey eksilmez.” (Tirmizi) مَنْ فَطَّرَ صَائِمًا كَانَ لَهُ مِثْلُ أَجْرِهِ، غَيْرَ أَنَّهُ لَا يَنْقُصُ مِنْ أَجْرِ الصَّائِمِ شَيْئًا رواه الترمذي ♦️Hadis-i Şerifte farz veya nâfile oruç tutan bir kimseyi iftar ettiren insanın, o oruçlu kişi kadar sevap kazanacağı müjdelenmektedir. Ayrıca bunun, oruçlunun sevabına ortak olmak anlamına gelmediği, oruçlunun sevabından hiçbir şeyin noksanlaşmayacağı da ifade edilmektedir. ♦️Öte yandan iftar ettirmek deyince mutlaka oruçluyu iyice doyurmak da anlaşılmamalıdır. ♦️Nitekim -İbni Huzeyme’nin Sahih'indeki bir başka rivayetten öğrendiğimize göre- sahâbîler, herkesin bir oruçluyu doyuracak kadar imkân bulamayacağını Hz. Peygamber’e (s.a.s.) arzetmişler, bunun üzerine Efendimiz (s.a.s.), “Allah Teâlâ, bu sevabı, oruçluyu bir hurma veya bir yudum su yahut bir içim süt ile iftar ettirene de verir” buyurmuştur. O halde sırf bir oruçluyu iftar ettirmek niyetiyle ve elde ne varsa onunla iftar ettirmek, oruçlu kadar sevap kazanmak için yeterli olmaktadır. Bu işte lükse, israfa ve hele gösterişe ve reklama kaçmanın hiçbir anlamı yoktur. Öylesi davranışların vebalinden korkulur. (Riyazüs Salihîn)

 


 Sadece olanları takip ettim..


Tam da İklim Kanunu Mecliste iken düğmeye basıldı. "Ne alaka" demeyin.. Bu kanun 100 yıllık olarak yasalaşacak... 


Neden yıllarca beklendi de 2025 Mart ayı..

Basit şeylerle alel acele bir süreç bu noktaya geldi. Geniş pencereden bakmak lazım. Olaylar sadece siyasi gelişmelerle ilgili değil. Bu kadar basit birşey hiç değil.


Hukuksuzluk ilk değil, son da olmayacaktır. Filler tepişir, çimler ezilir. Yıllardır uyuyanlar halen uyuyorlar. Küresel politikalar tam gaz! Karanlık ve kabusu kendi elleriyle hazırlayanlar, yine kendi elleriyle bir tiyatroyu önümüze koydular...


Biri 'darbe değil' diyor..

Öbürü 'başarısız darbe' diyor..

İkisi de aynı kapıya çıkıyor..

Paslı mesajlar kontrollü gidiyor .


Benden yorum istiyorlar.. Yoruma gerek mi var? Daha yorum yapmadan herkes birbirine girmiş bir toz bulutu gibi. Kime ne söylersen söyle ideolojik saplantılar, hırslar, iki metrelik çukura gideceğini bile bile köpürdü bir kere..


Kendi ülkesinde, ülkenin yarısının diğer yarısıyla kavga ettiği başka bir ülke var mı acaba? Sırbistan'da sokaklarda ama topyekün tüm renkler 'Yeni Dünya Düzeni'ne karşı... 


Biz bunların benzerlerini geçmişte yaşadık ve gördük. Unutuldu, unutturuldu..


Herkesimden küresel düzene karşı çıkılmadığı sürece halkın siyasi kavgaları ancak kendi içimizi kemirir, yer bitirir...


Küresel örgütler bu gidişattan memnun...

Kendi planlarının konuşulmaması gerekiyordu. 


Biz yıllardır, aylardır meydanlardayız. Kulak veren oldu mu? "Gelin hepimiz ayağa kalkalım" diye çağrı yaparken hangi partinin kitlesi geldi? Hangi STK geldi, hangi dernek, vakıf geldi?


Sağdan, soldan Milyonluk takipçileri olanlar, bizim sahaya inişlerimizi 'KOMPLOCU' diye gördüler... Adalet herkese lazım....


Asıl tehlikenin farkında olamayan milyonlar.. Küresel planları uygulayanlara karşı "sokaklara inin" dediğimizde sanaldan ahkam kesip kaybedilen toprakların farkında olmayan milyonlar.. Yine sokaklara inin, basit bir soru sorun ne olduğunu anlamayan milyonlar var.. 


Herkes 'Adalet' diye bağırıyor. Haklı olduğunu düşünen de, haksızlık olduğunu söyleyen de.. Ekmek, gibi su gibi ihtiyaç değil mi?


Maske takmadığı için otobüsten atılanlara da adalet lazımdı değil mi? Bağırdın mı?


Topraklar satılırken, ormanlar katledilirken, ailelere aşı baskısı yapılırken bağırdın mı?


Altın tepsiyle sunduğunuz bu sistemi...


Peki bu adaletin hangi tarafına güveneceğiz? Kul hakkı yiyenlere mi? Kul hakkı yediğinin farkında olmayanlara mı?


Geçmişte mücadeleler verilirken niye sustunuz? Siyasi kavgalar suni bir gündemden başka birşey değil artık. Kimi kazanılmış bir hakkı savunuyor, kimi kaybedilmişlik sendromu üzerinden planlarını uyguluyor.


Bugüne kadar neden sustunuz? Neden beklediniz? Bugüne kadar yaşanmış büyük olaylar, haksızlıklar yaşanırken neden o koltuklardan kalkamadınız?


Bugün ne değişti...

Siz mi? Koltuk kaygısı mı?


Ana akım medya, görsel medya kalleşçe mücadele ortamına sahip, iftiranın kolaylıkla atılabildiği; dürüstlük imajı güce göre şekillendiği, dedikodunun ve yalanın rahatlıkla söylenebildiği çamurun, çirkefin rahatça her ortamda gerçekleştiği bir dönemde mertçe güreş yapma dönemi bitirildi. Bu karanlık ve kabus siyaseten değil, insaniyet namına çökmüş ve çürümüştür. Kendi ülkemizde herkesin gruplaştığı, herkesin birbirini gırtlamak istercesine geldiği bir süreçte liğme liğme ediliyoruz. Küresel Oligarşinin bir planı siyasi partilerin işlevine son vermek. Tek Dünya Devletine giden süreçte seçim ve partiler olmayacak. İklim emisyonları içinde kitlelerin bir arada olamaması planları da var.


Bırakın partiyi pırtıyı. Camiye, düğüne gitmek bile yasaklanacak... Bunun yolu yapılıyor.


Bir diğer planda 'Kaos' zemini hazırlamaktı. Bu zemin birilerinin sırtına basarak, bir kesimi mağdur, bir kesimi kahraman gibi sunsa da aslında kaybolan insanlar ve insanlık oluyor...


Sürecin analizini yapmak çok basit. Kime neyi anlatacaksın? Dünya kadar şeyler yaşandı, unutuldu gitti, nice insanların ahı havada asılı kaldı. Biz aslında ülkeyi kaybediyoruz.. Siyasi kavgalarla boğulup giderken.


Yazımın başında belirttiğim gibi; "Filler tepişir çimler ezilir. Adalet herkese lazım.."


Bugün canı yanan dün bize gülüyordu. Bugün can yakanlar, yarın canlarının yanmayacağını garanti sanıyor... 


Çocukluğumuz son güzel günlermiş en azından bununla avunuyoruz... Her şeye sahip olan insanoğlu 2025'e gelene kadar çok şey kaybetti..


Diploma dediğin kağıt nedir ki? Adamlığın, adaletin, dürüstlüğün diplomasını yaşatabiliyorsan ne ala.. .


Yenidoğan çetesinde  de diploma vardı..

Haberlere yansımış ortaya çıkmış rüşvet alan amir de, memurda da diploma vardı..


Geçmişte atalarımızın, ninelerimizin bıraktığı güzelliklere bir bakın bakalım hangi diplomanın ürünüydü? Dürüstlük mi? Kağıt parçası mı...


Dürüstlüğün düzgünlüğün diploması yoksa. Beş yüz diplomaya sahip olsan ne yazar...


Bugün Diploma var adalet yok. Bugün diploma var sağlık yok. Herşey eskiden güzeldi. Eski insanlarla güzeldi...


Önce karakter sonra diploma.

Kimse üzülmesin, kimse de sevinmesin.

Siyasi dönem bitti insani dönemin arifesindeyiz...


Karanlık bitecek, 

Eleme süreci tamamlanacak.

Tohumlar yeniden yeşerecek.

2025 çok şeylere gebe...

Sevgilerimle..

Ali Osman Önder



21 Mart 2025 Cuma

*♦️MEKKE 🕋 LÜGAT MANASI: HELAK EDER. EBREHE VE ORDUSUNU HAZRETİ ALLAH HELAK ETTİ* *♦️EBREHE’NİN KABEYİ YIKMA TEŞEBBÜSÜ* *♦️Yemen vâlisi Ebrehe, Roma imparatorunun da yardımıyla San’a’da yaptırdığı kili­seye arzu ettiği ölçüde rağbet edilmediğini görünce, son derece sinirlendi.* *Ardından Arapların eskiden beri kudsiyetini kabûl edip ziyâret edegeldikleri Kâbe’yi 🕋 yıkmaya karar verdi.* *İçinde, günümüzün tankları mesâbesinde olan fillerin de bulunduğu büyük bir ordu hazırlayarak Mekke’ye yürüdü. Böylelikle, -gûyâ- insanların yönlerini, kendi yaptırdığı kiliseye çevire­cekti.* *♦️Ebrehe’nin gözü o kadar dönmüştü ki, gasbedilen develerini geri istemeye gelen Hazreti Peygamber’in dedesi olacak, Hazreti Abdülmuttalib’e şaşarak:* *♦️Ben Kâbe’yi yıkmaya geldim. Sen ise develerini düşünüyorsun!” demiş ve Abdülmuttalib’in Kâbe için:* *♦️“–Onun sâhibi var! O, onu korur!” ifâdelerine mukâbil kibirle:* *♦️“–Bana karşı onu koruyacak yoktur!” hezeyânında bulunmuştu. ♦️Mekke’ye yaklaşan ordusuna Kâbe’ye hücum emri verdi. Fakat Mina ile Müzdelife arasındaki Vâdi-i Muhassirʼe gelince filler yürümez oldu.* *♦️Gökyüzü ebâbîl kuşlarıyla doldu. Onlar, ayaklarında getirdikleri pişkin tuğladan yapılmış taşları Ebrehe ordusunun üzerine dolu taneleri gibi boşaltmaya başladılar. Bu taşlar, kime isâbet ediyorsa, onu helâk ediyordu. ♦️Mekke’nin önü bir anda insan ve fil mezarlığına döndü. Sıkletsiz küçücük kuşlar, tonlar ağırlığındaki filleri ezip yere serdiler.* *♦️Bu dehşet dolu ilâhî mûcizenin tahakkuk ettiği yıla “Fil Senesi” denildi.* daha az


 

Daha Neler Göreceğiz Bakalım…Cenazeyi Davul Zurna İle Kaldırıyorlar.


 


 


 


 

RAMAZAN ORUCUNU KASTEN BOZMANIN CEZASI

 RAMAZAN ORUCUNU KASTEN BOZMANIN CEZASI


Ebû Hüreyre (r.a.) şöyle anlattı: Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem’e bir zât gelerek “Helâk oldum, yâ Resûlallah!” dedi.


Resûlullah (s.a.v.), “Seni helâk eden nedir?” diye suâl ettiler. O zât, “Ramazan gününde kasten orucumu bozacak bir hâlde bulundum.” dedi.


Peygamber Efendimiz (s.a.v.), “Bir köle âzât edecek bir şey bulabilecek misin?” buyurdular. O zât, “Hayır” dedi.


Resûlullah (s.a.v.), “İki ay, birbiri arkasına oruç tutabilecek misin?” diye suâl etti. O zât yine, “Hayır” dedi.


Resûlullah (s.a.v.), “Öyle ise altmış fakiri doyuracak bir şey bulabilecek misin?” buyurdular. Adam yine, “Hayır.” cevabını verdi, sonra oturdu. Bu sırada Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem’e, içinde hurma dolu bir zembil getirdiler. Resûlullah (s.a.v.), o zâta, “Bunu (al da) tasadduk et.” buyurdular.


Hadîs-i şerîfte görüldüğü üzere Ramazân-ı şerîf orucunu kasten bozan kimseye: Bir köle âzât etmek, eğer köle âzât etmeye gücü yetmezse iki ay peş peşe aralıksız oruç tutmak, eğer oruca da gücü yetmezse 60 fakiri, sabahlı akşamlı doyurmak cezası tayin olunmuştur. Bu üç cezanın tayin olunmasındaki hikmet ve münasebet husûsunda denilmiştir ki:


Ramazan gününde kasten orucunu bozan kimse orucun hürmetine riâyet etmemiş ve bu günah sebebiyle kendini helâk etmiş demektir. Bu sebeple nefsine bir fidye olmak üzere köle âzât etmesi münasip olur. Resûlullah (s.a.v.), “Her kim bir köle âzât ederse, o kölenin her uzvuna mukabil, Allâhü Teâlâ da onun bir uzvunu Cehennem’den âzât eyler.” buyurmuşlardır.


Ceza olarak peş peşe iki ay oruç tutmanın münasebeti pek açıktır; çünkü oruç, işlenen cürmün cinsinden bir ceza ve âdeta bir kısastır.


Fakir doyurmanın münasebeti de aşikârdır; her oruç gününe bedel, bir fakir doyurulması emir buyurulmuştur.


11 Mart 2025

Fazilet Takvimi daha az

TEMKİN VAKTİ NE DEMEK ÇOK GÜZEL AÇIKLIYOR _ HÜSEYİN KUMAŞ HOCA_w

 


 BU MUHTEŞEM HÛD HÜD KUŞUN ADININ GEÇTİĞİ KISSADAN BIR PARÇA:


Hüdhüd'ün Hz. Süleyman'a (a.s) getirdiği haber neydi? Hüdhüd kuşu ve Hz. Süleyman'a (a.s) gelen haber...


Süleymân -aleyhisselâm-, Mescid-i Aksa'nın inşaatının bitmesiyle, rüzgâr, cinler, insanlar, kuşlar ve diğer vahşî hayvanlardan meydana gelen ordusu ile birlikte Mekke'ye doğru bir yolculuk yaptı.


Bir sefer esnasında ordularıyla birlikte karınca vadisine gelen Hz. Süleyman, kuşları gözden geçirir ve Hüdhüd'ün orada olmadığını anlar.


Sebebini sorarak, eğer mazereti varsa bunu ispat etmesini, yoksa kafasını koparacağını belirtir. Çok geçmeden Hüdhüd gelip Hz. Süleyman'a (a.s.) onun bilmediği Sebe ülkesinden haber getirdiğini, bu ülkeyi bir kadının yönettiğini söyler ve onların dini inançları hakkında bilgi verir.


Bunun üzerine Hz. Süleyman (a.s.) Hüdhüd'e bir mektup vererek Sebe'ye götürmesini ve oradaki yöneticilerin nasıl bir karar alacaklarını öğrenmesini ister.


Mektubu okuyan Sebe Melikesi, ileri gelen adamlarıyla istişare ettikten sonra Hz. Süleyman'a (a.s.) bazı hediyeler göndermeye karar verir.


(Neml Sûresi, 27/16-35)


Hüdhüd hakkında Kur'ân-ı Kerimde verilen bu bilgilerin yanında İslâmî literatürde daha başka bilgiler de yer almaktadır. Birkaç rivayetten biri şöyledir:


Hz. Süleyman (a.s.) Beytülmakdis'in yapımını tamamladıktan sonra insan, cin, şeytan, kuş ve vahşi hayvanlardan bir ordu toplayarak önce Mescid-i Haram'a, oradan da Yemen'e gitmek üzere yola çıkar.


San'a'ya vardığında bir yerde konaklar. Bu arada su sıkıntısı baş gösterir. Suyu tesbit hissine sahip olan, bu sebeple de Hz. Süleyman'a (a.s.) su bulmada rehberlik eden Hüdhüd aranır, fakat bulunamaz. Daha sonra olaylar Kur'an-ı Kerimde belirtildiği şekilde gelişir. (Taberî, 11/144).


20 Mart 2025 Perşembe

 

Topladığımız sığır kuyruğu bitkisini bidona koyuyorum üzerine zeytinyağı koyup 1 ay bekleyecek daha az


 


 

 

 İnsanların gerek hasta olmadan önce gerekse sağlık sorunlarına çözümler için doğal besinlere yönelme süreci devam ediyor. Bunlardan birisi olan şahtere otunun faydaları dikkat çekti.


ŞAHTERE OTU NEDİR?


Şahteregiller familyasından; çok parçalı yapraklı, küçük, düzensiz, beyazımtırak veya pembe renkli çiçekleri olan otsu bir bitki cinsidir. 50 kadar türü vardır. En önemlisi tıbbi şahtere yurdumuzda yetişir. Tıbbi şahtere yol kenarlarında rastlanan 20-60 cm boyunda bir yıllık otsu bir bitkidir.


Yaprakları mavimsi-yeşil; çiçekleri mor renklidir. Bitkinin içeriğinde tanen, eker, fumarin ve fumar asidi vardır.


ŞAHTERE OTUNUN FAYDALARI


- Kanı temizler.


-Vücudu terleterek zararlı maddelerin atılmasını sağlar.


-Damar sertliğinde faydalıdır.


-Mide ağrısı ve basur da şikâyetleri giderir.


-Sedef hastalığına karşı kullanılır.


-Safra kesesi, safra yolları iltihapları, taşları ve kistine karşı etkilidir.


-Safra kesesi ve safra yollarının kramplarına karşı fayda sağlar.


-Karaciğer rahatsızlıklarına karşı kullanılır.


-Belli başlı bazı farklı deri hastalıkları karşısında iyileştirici etkisi vardır.


-Uygun dozlarda değerlendirildiği zaman mide ağrısı şikâyetlerine iyi gelir.


-Vücudun değişik noktaları ile yüz bölgesinde çıkan sivilceler için kullanılır.


-Kepek önleyici bir etkisi vardır ve saçların daha canlı, parlak görünmesine imkân sunar.


-Yüksek tansiyon üzerinden düşürücü bir etki yaratır.


-Kanı temizler.


-Böbrekleri temizler.


-Yatıştırıcı bir etki sağlar.


NASIL KULLANILIR?


Bitkiden 1 çorba kaşığı 0,5 it. suda 5 dakika kaynatılır. Günde 4 defa yemeklerden evvel daha az






 

 DİZ SIVISI VE KIKIRDAĞIN YENİLENMESİ İÇİN..

Yaradılışımızda vücudun kendi kendini temizleme ve tamir etme özelliği var.

Deri devamlı kendini yeniler, kan, hücreler vs.

Diz kıkırdağı ve sıvısıda.

Doktorların insanı panikleterek diz ameliyatları yapmasına, platin takmasına bakmayın.

Yeterki vücuda katkılı, kimyasal yiyecek,gluten gönderme.

Vücudun yaradılışına ve formatına aykırı gıda sokma.

Vücut sıvısını artıran, vücudu temizleme ve tamirde yardımcı gıdalar alınmalı.

Özellikle dizin kendini yenilemesi ve tamir etmesi için.

DIŞTAN;


Sarı kantaron yağı sür.

Çörek otu yağı sür.

Kuyruk yağı ve siyah çekirdekli üzümü robottan geçir bir gün sar.

Bamyayı az haşla veya çiğ lapa halinde zeytinyağıyla sar.

Zeytinyağı, limon sar.

Lahana haşla dize sar.

Elma sirkesi sür.

Acı kavun suyu ve yağı sür.

BESLENME;

Magnezyum Sülfat.

Zeytinyağı, limon ikilisi iç.

1 ay, çiğ bamya salatası ye.

Kuru dut.

Zerdeçal.

Isırgan tohumlu bal.

Kemik suyu. 

1 ay Hibiskus çayı iç.

Kuşburnu çayı.

Akgünlük.

Yumurta kabuğu ve zarı.

Sade madensuyu, meyveliler katkılı.

Diz sorunu, romatizma sıkıntısı olan glutenli beslenmeyecek, buğdaydan yapılan herşeyden uzak duracak.

Ekmek olarak, çavdar tüketecek.

Hamurlu tatlılar, bulgur vs tüketmeyecek.

Ne kadar güzel beslenip, hacamat sülükte yapsan,eğer vücuda gluten giriyorsa dizdeki sıkıntı tekrarlayacak.

Önce girişi durdur.

Gluteni, kimyasalı, katkılıyı kes.

Yukardaki çay vs de kür halinde en az 21 gün yapılmalı.

Yukarda yazan yiyeceklerin herbirinin ayrı faydası var.

Mesela, elma sirkesi dizlerdeki zararlı toksinleri , şişliği giderir, haliyle oksijen de artar.

Magnezyum sülfat kireç eritir, kanı temizler.

Hibiskus çayı, bamya diz sıvısını artırır.

O bölgedeki, toksin, kireç atılmadan o bölgeye yeterli oksijen gitmez ve sıvı da oluşmaz.

O yüzden yukardakilerin hepsini yapmaya çalışalım, yetişmiyorsa beşini bir ay yapalım.

Sonra diğerlerini.

Ama öncelik def-i mefasid de olsun, önce zararlıyı at sonra ekle.

Tabiki burda da bir ay toksin vs atanları yapıp diğer ay sıvı artıranları yapmayacağız, atanlarla birlikte ekleyenleride aynı anda başlayacağız.

İlk evvela hacamat, sülük, M. sülfat, elma sirkesini başladığımız zaman, bamya, hibiskus çayı vs de başlıyoruz.

Dizdeki zararlıları atar

tansiyon ökse otu böbrek için altın başak otu

19 Mart 2025 Çarşamba







 

"...Sadaka-i fıtır, Ramazân-ı şerîfin sonuna yetişen ve aslî ihtiyaçlarından başka en az, nisâb miktarına (80.18 gram altın veya bunun değerinde para ve ticaret malına) sahip bulunan her Müslümanın vermesi vacip olan bir sadakadır. Ramazân-ı şerîfte oruç tutamayan hastanın, seferde olanın ve oruç tutamayacak derecede ihtiyar olanın da sadaka-i fıtır (fitre) vermesi vacip olur.

 "...Sadaka-i fıtır, Ramazân-ı şerîfin sonuna yetişen ve aslî ihtiyaçlarından başka en az, nisâb miktarına (80.18 gram altın veya bunun değerinde para ve ticaret malına) sahip bulunan her Müslümanın vermesi vacip olan bir sadakadır. Ramazân-ı şerîfte oruç tutamayan hastanın, seferde olanın ve oruç tutamayacak derecede ihtiyar olanın da sadaka-i fıtır (fitre) vermesi vacip olur.

Sadaka-i fıtır, meşhur hadîs-i şerîflerle sabit bir vaciptir. Zekât farz kılınmadan önce, orucun farz kılındığı sene vacip olmuştur.
Sadaka-i fıtır, orucun kabul edilmesine, ölüm sıkıntılarından ve kabir azâbından kurtuluşa vesîledir. Yoksulların ihtiyaçlarını gidermelerine, bayram neşesinden onların da istifâde etmelerine bir yardımdır.
Ramazan Bayramı’nın birinci günü sabah namazı vaktinin girmesinden itibaren sadaka-i fıtrın edâsı vacip olur. Fakat fakirlerin, bununla bayram namazından evvel noksanlarını tedarik etmeleri için önce verilmesi mendûbdur.
Sadaka-i fıtır, Ramazan Bayramı’nın birinci günü fecrin doğuşuyla (sabah namazının vaktinin girmesiyle) vacip olduğundan, fecirden önce çocuk dünyaya gelse onun için de sadaka-i fıtır vermek vacip olur. Şâyet fecirden sonra doğarsa bir şey lâzım gelmez.
Her Müslümanın, kendisi ve bâliğ (ergin) olmayan fakir çocuğu için sadaka-i fıtır vermesi vaciptir. Ancak, bâliğ çocuğu ve zengin olan çocuğu için babasının vermesi vacip değildir.
Bir kimse, bâliğ olan evlatlarının fitrelerini, onların izinleriyle verebilir. Kendi ailesi, idaresinde bulunduğu takdirde -âdeten izin bulunduğundan- izinleri olmaksızın vermesi de kâfîdir.
Bir kimse kendi fitresini; fakir olan eşine, babasına, annesine, ninesine, dedesine, çocuklarına ve torunlarına veremez.
Fitreyi, bayram namazından sonraya bırakmak mekruhtur. Müstehab olan, namazdan evvel verilmesidir.


Hamileyken bebeğin hücreleri annenin kan dolaşımına göç eder ve sonra tekrar bebeğe döner; buna “fetal-anne mikrokimerizmi” denir. 41 hafta boyunca, hücreler a

 Hamileyken bebeğin hücreleri annenin kan dolaşımına göç eder ve sonra tekrar bebeğe döner; buna “fetal-anne mikrokimerizmi” denir.

41 hafta boyunca, hücreler anne ve bebek arasında dolaşır ve birleşir. Bebek doğduktan sonra, bu hücrelerin çoğu annenin vücudunda; dokularında, kemiklerinde, beyninde ve cildinde kalıcı izler bırakır ve genellikle on yıllar boyunca o hücreler orada kalır.
Hamilelik tam dönemine girmese veya anne kürtaj yaptırsa bile, bu hücreler yine de kan dolaşımında kalacaktır.
Araştırmalar, annenin kalbi yaralanırsa fetal hücrelerin yaralanma yerine koşarak kalbi onarmakta uzmanlaşmış farklı türdeki hücrelere dönüştüğünü göstermiştir.
Bebek; annenin onarılmasına yardım ederken, anne ise bebeği inşa etmektedir.
Bu yüzden bazı hastalıklar hamileyken kaybolur.
Annenin hamileyken aşermesi de bu sebepledir. Annenin vücudunda eksik olan maddeleri fetüs ; annesinin iştahını o yönde açarak tamamlamasına sebep olmaktadır.
Çalışmalar ayrıca annenin doğumdan 18 yıl sonra beyninde bulunan fetüsten gelen hücreleri göstermiştir. Ne kadar şaşırtıcı değil mi?
Eğer bir anneyseniz; çocuğunuzu, yanınızda olmadığında da sezgisel olarak bu sebeple hissedersiniz.
Yani artık annelerin; çocuklarını doğurduktan sonra da yıllarca bedenlerinde taşıdığına dair bilimsel kanıt var.
Kaynak: poorna push.

akcigerde nodül varsa kanser varsa bu kürü kullanın harika sonuç verir. Gerekli Malzemeler;

 akcigerde nodül varsa kanser varsa bu kürü kullanın harika sonuç verir. Gerekli Malzemeler;

1 bardak klorsuz su
1 tatlı kaşığı ısırgan otu
1 tatlı kaşığı ebegümeci
Ebegümeci – Isırgan Otu Kürü Nasıl Hazırlanır?
Kürün Yapılışı: İlk olarak 1 bardak klorsuz suyu kaynatın. Kaynamaya başladıktan sonra 1 tatlı kaşığı ısırgan otunu ve 1 tatlı kaşığı ebegümecini kaynayan suya ilave edin. Malzemeleri ekledikten sonra 6 dakika kaynatın. 6 dakikadan sonra ocağın altını kapatın ve sıcak haldeyken süzün.
Ebegümeci Isırgan Otu Kürü Nasıl Uygulanır?
Uygulanışı: Hazırladığınız bu kürü sabah ve akşam olmak üzere günde 2 defa içmelisiniz. Karışım ılıdıktan sonra sabah kahvaltısından 15 dakika önce ve akşam yemeğinden 2 saat sonra içilmelidir. Bu kürü 1 ay boyunca düzenli olarak uygulayın. Akciğer kanseri için uygulayacağınız bu kürü her gün taze olarak hazırlamanız gerektiğini unutmayın.
Peki, Akciğer Kanserini Önleyici, Koruyucu ve Faydalı Olan Besinler Nelerdir?
Tere
Isırgan Otu
Ebegümeci
Taze sıkılmış havuç suyu
Keçiboynuzu pekmezi yukardaki küre gümüş suyunuda dahil edin hem içerek hem nebilizatörle...

Vücuttaki en büyük sinir ola

 Vücuttaki en büyük sinir olan siyatik sinir, bel kemiğinin alt kısmından başlar ve bacağa kadar uzanır. Bacağın duyu ve motor fonksiyonların düzenlenmesini sağlayan siyatik, belin son omurları olan 4 ve 5. omurdan çıkar ve kalçadan geçerek diz bölgesinin arkasından ayağın altına kadar uzanır. S1 siniri olarak da bilinen bu sinirin sıkışmasına siyatik ya da siyatik ağrısı denir. Siyatik ağrısı, genellikle hafif şiddette başlar ve zaman geçtikçe şiddeti artar. Ağrı, tipik olarak bacak bölgesine yayılır. Kalça bölgesinden baldıra, diz altından bacağın yan ve ön kısmına ve son olarak topuğa doğru hissedilebilir. Genellikle tek taraflı olan ağrı, genç erişkinlerde, ağır iş yapanlarda ve egzersiz yapmayan kişilerde daha sık görülür. Bacakta ağrı hissi, güç ve his kaybıyla karakterize olan siyatik, tedavi edilebilir bir hastalıktır.

ŞEKER HASTALIĞINA İYİ GELEN 6 ŞİFALI BİTKİ | Şifalı Bitkiler

Doğada yetişen her bitkinin doğru kullanıldığında faydalı olacağını unutmayalım. Tabi bu tarz bitki ve bitkisel ürünleri de kullanmadan önce doktorunuza danışmanız daha da faydalı olacaktır. Alternatif tıp bilinçli olursa başarılı olur. .. Halk arasında şeker hastalığı olarak bilinen diyabet, her 11 kişiden 1’inde görülmektedir. Susuzluk, acıkma, sık idrara çıkma ve ağız kuruluğu ile kendini gösteren diyabet hastalığı tedavi edilmelidir. Erken tedavi ile şeker hastalığının etkileri de en aza indirilir. Kandaki glikoz seviyesinin çok fazla olması kişinin hem sosyal yaşantısını hem de sağlık durumunu etkiler. Şeker hastalığının tedavisi ilaçla olmaktadır. İlaçlardan sonra tercih edebileceğiniz bir tedavi yöntemi de besinler ve şifalı bitkiler olacaktır. Kandaki şeker oranını dengeleyen şifalı bitkileri tüketerek ve sağlıklı beslenerek kan şekerinizin yükselmesini önleyebilirsiniz. Listemizde yer alan besinler ile daha sağlıklı bir bedene sahip olup şeker hastalığının etkilerini en aza indirebilirsiniz. Şimdi şeker hastalığına iyi gelen şifalı bitkileri inceleyelim. -Tarçın: Şeker hastalarının en sık kullandığı bitkilerden biri tarçındır. Tarçın kan şekerini düzenleyen ve dengeleyen bir bitkidir. Çubuk tarçın ve baharat şeklinde tüketildiğinde adeta diyabet düşmanıdır. Tatlı yeme duygusunu erteleyen ve unutturan tarçın, çayın içinde şeker niyetine tercih edilebilir. Gün içinde çubuk tarçın eklenmiş suyu içebilir, yoğurt üzerine bir tutam toz tarçın serpebilirsiniz. Diyabetle mücadele ettiğiniz bu yolda tarçın size çok yardımcı olacaktır.

-Zencefil: Sağlıklı bitkilerden zencefil, diyabet ile mücadele etmek için iş başında. Genellikle bal ile karıştırılıp kullanılan zencefil, şeker hastaları tarafından tüketilecekse bal miktarı çok çok az olmalıdır.
-Çörek Otu: Çörek otu ile zamansız yükselen kan şekerini kontrol altına alabilirsiniz. Kahvaltıda peynir üzerine bir tutam eklediğinizde hem şeker hastalığınıza karşı koruyucu önlem alırsınız hem de şekerinizin yükselmesini engellersiniz. Çörek otu şeker hastalarının tercih etmesi gereken bir bitki olmalıdır.
-Zerdeçal: İltihap düşmanı olan zerdeçal vücudu temizleyen bir bitkidir. Pilav ve makarnada hatta etlerde bile kullanabilirsiniz. Şekerin yükselmesini önleyecek ve size daha sağlıklı günler yaşatacaktır. Zerdeçalın içinde curcumin maddesi yer alır bu madde de yükselen kan şekerini dengelemektedir. Aloe Vera: Aloe vera suyu içildiği takdirde sağlığa çok faydalı olmaktadır. Özellikle de kandaki şeker oranını en ideal seviyeye getirir. Şeker hastaları gün içinde zaman zaman aloe veralı su içerse şekerin yükselmesini önler.
-Ispanak: Yeşil yapraklı sebze ve bitkilerin şeker hastaları için önemli olduğu vurgulanmaktadır. Diyabet hastalarının da bu uyarıya kulak vermesi ve ıspanağı bolca tüketmesi önerilmektedir.

Kadınlar adetten kesilince menopoza girdiklerini anlıyor ancak erkekler kolay kolay andropoza girdiklerini fark etmiyorlar ya da kabullen

 Kadınlar adetten kesilince menopoza girdiklerini anlıyor ancak erkekler kolay kolay andropoza girdiklerini fark etmiyorlar ya da kabullenmiyorlar. Eğer biraz boyda kısalma, yüzde, kol içlerinde, karında, boyunda kırışma oluştuysa, eskisine göre sertleşme sorunu başladıysa ve cinsel iştah azaldıysa, unutkanlık, halsizlik ve yorgunluk artıyorsa artık testesteron düşüyordur.

Hoş geldin andropoz. Ben burada yorgun bir erkeğe gençleştirici önerilerde bulunacağım. Bilberry ve blueberry, yaşlanan ve yorgun gözleri gençleştirir. Balkabağı, başta prostat olmak üzere cilt, gözler ve bağırsaklar için birebirdir. Günde bir avuç kabak çekirdeği çinko ve E vitamin kaynağı olarak; balkabağının kendisi de çok iyi bir A vitamin kaynağı olarak erkekler için kıymetli bir şifa kaynağıdır.
Red Ginseng (Kırmızı Ginseng ya da Kore Ginsengi) yaşlı erkeklerin yaşlanma hızını yavaşlatan doğal bir dopingdir. B12 vitamini unutkanlık, hafıza sorunları, kansızlık, sinir ağrıları için elzemdir. Ben genelde hastalarıma özelikle 50 yaşın üstündelerse iğne veya dil altı yoluyla mutlaka B12 desteği öneriyorum. Çünkü çok önemlidir.
Tıpkı menopoz dönemindeki kadınlar gibi erkeklerin de D3 vitamini desteğine ihiyacı vardır. Yine egzersiz ve yürüyüş önerilir.

KIRKKİLİT (AT KUYRUĞU ) Bitkisi

 

KIRKKİLİT (AT KUYRUĞU ) Bitkisi
Latince: Equisetum arvense

İngilizce : HorsetailLatince
Almanca : Stachelhalm, Zinnkraut
Kırkkilit (Atkuyruğu) Bitkisi Hangi Alanlarda Önerilmektedir?
  • Bel ve boyun fıtığı, ritim bozukluğuna, karaciğer kanserine, idar yapma zorluluğuna karşı,
  • Safra ve böbrek taşı oluşumunu engelleyici ve düşürülmesinde yardımcı,
  • Anti-metastatik,
  • Antitümöral,
  • Kistik fibrozise karşı ve tedaviyi destekleyici,
  • Kas ve kemik güçsüzlüğünde yardımcı,
  • Azosperm ve sperm sayısı azlığında yardımcı,
  • Multipl Sklerozis (ms)şikayetlerini geciktirici,
  • Terleme şikayetlerini azaltıcı,
  • Radyoterapi ve kemoterapi almış hastalarda yardımcı,
  • Kanamayı durdurucu,
  • Varise karşı yardımcı ve destekleyici olarak önerilmektedir.
DOĞRU BİTKİ KULLANIMI!
Tüm bu kürleri kullanırken dikkat edilmesi gereken en önemli husus; bitkinin raf ömrüdür. İkincisi bitkinin doğru zamanda toplanmış olmasıdır. Üçüncüsü ise bitkinin nasıl kurutulmuş olduğudur. Her bitkinin özelliğine göre uygun koşullarda kurutulmuş olması gerekir. Bazı bitkiler gölgede, bazıları güneşte, bazıları ise karanlıkta kurulması gerekir. En önemlisi ise kullanacağınız bitkinin mutlak surette doğru tür olmasıdır. Eğer doğru bitki türü değil ise kürün etkisini büyük oranda azaltmaktadır.

ÇAM ÇIRASININ SUYU DİYABET VE AKCİĞER HASTALARININ UMUDU OLDU !..

 ÇAM ÇIRASININ SUYU DİYABET VE AKCİĞER HASTALARININ UMUDU OLDU !..

🌲
●Çam çırasında pinen maddesi vardır ve pinen vücutta insülün etkisi yapar çam çırası suyu içerek şekerinizi düşerebilirirsiniz.
Çıra suyu diyabet hastaları için bir şifa kaynağıdır !..
* * * * *
●Çam çırası antiseptik özelliği sayesinde solunum yolu, akciğer hastalıklarında etkisi çok fazladır !..
(Akciğer kanseri, astım, koah) Mesanede ve idrar yollarındaki enfeksiyonları iyileştiriyor !..
Şeker hastalığını tedavi eder.
●Astım, koah, akciğer kanseri üzerinde etkilidir !..
●Balgam söktürür !..
●Müzmin öksürüğü keser !..
●Vücuda kuvvet verir !..
●Akciğer salgılarını temizler !..
●Meniyi arttırır !..
●Bronşit, nezle, sinüzit, grip ve astımda çok faydalıdır !..
●Çam Çırası suyunun faydaları yapılan deneyle ortaya çıkmıştır
Deneklerin içme sularına çıra suyu ilave edilerek deneye başlanmıştır !..
İlk aşamada denek hayvanları üzerinde yapılan deneyde kan şekerinin hemen düşmediği gözlemlenmiştir !..
Her hafta alınan kan örnekleri ile birlikte zaman için de kan şekerinin düzenlendiği ve diyabetin düştüğü gözlemlenmiştir !..
* * * * *
●Bizim dede ve ninelerimiz tarlada çalışırken çam bardaklardan su içerler ve onlarda astım, bronşit, nefes darlığı gibi hastalıklar pek olmazdı !..
Doktorlar bu tür rahatsızlığı olan hastalara çam havası almalarını ve çam ağaçlarının bol olduğu alanlarda yaşamalarını tavsiye ediyor
Bu bardaktan su içildiğinde bir ferahlık ve rahatlama oluyor
Sadece astım ve nefes darlığına değil,
aynı zamanda dişlere ve diş etlerine de iyi geliyor !..
* * * * *
●Çam ağacının bir özelliği de anti bakteriyel olmasıdır
Çam ağacı bünyesinde bakteri üretmez,
bu, ağacın özelliğidir !..
O yüzden bu özelliği sayesinde diş etlerindeki bakteriy

ÜÇÜNCÜ DÖRDÜNCÜ KANSER HASTALARI BİLE BU TARİFLE İYİLEŞMİŞ

İNŞALLAH HEPİMİZE ŞİFA OLUR

AMA LÜTFEN ÖNCE HASTANE VE DOKTOR
Bir su bardagi orjinal köy kara asurelik bugday . Bunu 2 litrelik cam kavanoz vs. koy uzerine üç su bardagi klorsuz yani hazır veya kaynak suyu koy. uzerini tülbent gibi birseyle ort. 24 saat karanlık yerde beklet. Bu ilk suyu dök. Tekrar üç bardak su koy bunuda tam 24 saat beklet bu suyu üç gün iç ve bu bugdayla bunu üç kere tekrar et ve üç gün sonra dök
Tekrar hazırla
Hatda iki kavanozla başla biri bitince hemen digerine geç
En az bir ay yap
Kanserden eser bile kalmıyormuş
Deneyip iyleşen hastalarla bizzat görüştüm

Kulağınıza 2 Damla Dökün Ve İşitme Kaybına Elveda Diyin!

 Kulağınıza 2 Damla Dökün Ve İşitme Kaybına Elveda Diyin!

Yıllar geçtikçe, özellikle de sağlıklı bir yaşamın gereklerini yerine getirmiyorsak, duyularımız gittikçe azalır. Genel olarak, yaşlandıkça işitme kaybı sorunlarınız olabilir, ancak bu durum yaş, cinsiyet, ırk veya sosyal statüyü gibi unsurlara göre farklılık gösterir.
İŞİTME KAYBINA NE SEBEP OLUR?
İşitme kaybını önlemenin veya düzeltmenin en iyi yollarını gözden geçirmek için, önce işitme kaybının ne olduğu hakkında temel bir anlayışa ihtiyacımız vardır . İşitme kaybı iki kategoriye ayrılır – iletken ve sensörinöral .
İletken işitme kaybı genellikle kolayca belirlenen bir sorundur; kısa ve güvenli bir cerrahi, müdahale ile tamamen iyileşme sağlanabilir.
Ancak, sensorinöral işitme kaybı tamamen farklı sağlık sorunur. Bu tür işitme kaybı, iç kulakta – daha spesifik olarak iç kulağın kirpikleri ile ilgili bir sorun olduğunda ortaya çıkar. Kirpikler, gelen sesi alan mikroskobik saç hücreleridir, daha sonra beyne gönderilecek elektrik hissine dönüştürür.
Bu hücrelerin bir kısmı öldüğünde veya hasar gördüğünde, kişi sensörinöral işitme kaybını fark etmeye başlayacaktır.
İŞİTME KAYBINI ÖNLEMEK İÇİN
Halen işitme zorluğu çeken bir kişiyseniz, probleminizi çözmenizde size yardımcı olacak harika bir doğal formül önereceğiz.
Malzemeler;
  • 3 diş sarımsak
  • Zeytinyağı
  • Damlalık
  • Pamuk veya gazlı bez
Hazırlanışı;
Sarımsağı soyduktan sonra iyice yıkayın, sonra havanda iyice ezin ve üzerine az miktarda zeytinyağı dökün. İyice karıştırdıktan sonra karışım posasını bir kenara ayırarak içerisindeki sıvıyı damlalığın içerisine alın ve daha iyi bir etki elde etmek için bütün gün sıvıyı bekletin.
Kullanımı;
Her bir kulağa 2 ile 3 damla kadar uygulayın, kulaklarınızı pamuklu veya gazlı bezle örtün. Hayret edilecek derecede işitme becerinizi aşamalı olarak geri kazandığınızı fark edeceksini