26 Mart 2025 Çarşamba

 Sadece olanları takip ettim..


Tam da İklim Kanunu Mecliste iken düğmeye basıldı. "Ne alaka" demeyin.. Bu kanun 100 yıllık olarak yasalaşacak... 


Neden yıllarca beklendi de 2025 Mart ayı..

Basit şeylerle alel acele bir süreç bu noktaya geldi. Geniş pencereden bakmak lazım. Olaylar sadece siyasi gelişmelerle ilgili değil. Bu kadar basit birşey hiç değil.


Hukuksuzluk ilk değil, son da olmayacaktır. Filler tepişir, çimler ezilir. Yıllardır uyuyanlar halen uyuyorlar. Küresel politikalar tam gaz! Karanlık ve kabusu kendi elleriyle hazırlayanlar, yine kendi elleriyle bir tiyatroyu önümüze koydular...


Biri 'darbe değil' diyor..

Öbürü 'başarısız darbe' diyor..

İkisi de aynı kapıya çıkıyor..

Paslı mesajlar kontrollü gidiyor .


Benden yorum istiyorlar.. Yoruma gerek mi var? Daha yorum yapmadan herkes birbirine girmiş bir toz bulutu gibi. Kime ne söylersen söyle ideolojik saplantılar, hırslar, iki metrelik çukura gideceğini bile bile köpürdü bir kere..


Kendi ülkesinde, ülkenin yarısının diğer yarısıyla kavga ettiği başka bir ülke var mı acaba? Sırbistan'da sokaklarda ama topyekün tüm renkler 'Yeni Dünya Düzeni'ne karşı... 


Biz bunların benzerlerini geçmişte yaşadık ve gördük. Unutuldu, unutturuldu..


Herkesimden küresel düzene karşı çıkılmadığı sürece halkın siyasi kavgaları ancak kendi içimizi kemirir, yer bitirir...


Küresel örgütler bu gidişattan memnun...

Kendi planlarının konuşulmaması gerekiyordu. 


Biz yıllardır, aylardır meydanlardayız. Kulak veren oldu mu? "Gelin hepimiz ayağa kalkalım" diye çağrı yaparken hangi partinin kitlesi geldi? Hangi STK geldi, hangi dernek, vakıf geldi?


Sağdan, soldan Milyonluk takipçileri olanlar, bizim sahaya inişlerimizi 'KOMPLOCU' diye gördüler... Adalet herkese lazım....


Asıl tehlikenin farkında olamayan milyonlar.. Küresel planları uygulayanlara karşı "sokaklara inin" dediğimizde sanaldan ahkam kesip kaybedilen toprakların farkında olmayan milyonlar.. Yine sokaklara inin, basit bir soru sorun ne olduğunu anlamayan milyonlar var.. 


Herkes 'Adalet' diye bağırıyor. Haklı olduğunu düşünen de, haksızlık olduğunu söyleyen de.. Ekmek, gibi su gibi ihtiyaç değil mi?


Maske takmadığı için otobüsten atılanlara da adalet lazımdı değil mi? Bağırdın mı?


Topraklar satılırken, ormanlar katledilirken, ailelere aşı baskısı yapılırken bağırdın mı?


Altın tepsiyle sunduğunuz bu sistemi...


Peki bu adaletin hangi tarafına güveneceğiz? Kul hakkı yiyenlere mi? Kul hakkı yediğinin farkında olmayanlara mı?


Geçmişte mücadeleler verilirken niye sustunuz? Siyasi kavgalar suni bir gündemden başka birşey değil artık. Kimi kazanılmış bir hakkı savunuyor, kimi kaybedilmişlik sendromu üzerinden planlarını uyguluyor.


Bugüne kadar neden sustunuz? Neden beklediniz? Bugüne kadar yaşanmış büyük olaylar, haksızlıklar yaşanırken neden o koltuklardan kalkamadınız?


Bugün ne değişti...

Siz mi? Koltuk kaygısı mı?


Ana akım medya, görsel medya kalleşçe mücadele ortamına sahip, iftiranın kolaylıkla atılabildiği; dürüstlük imajı güce göre şekillendiği, dedikodunun ve yalanın rahatlıkla söylenebildiği çamurun, çirkefin rahatça her ortamda gerçekleştiği bir dönemde mertçe güreş yapma dönemi bitirildi. Bu karanlık ve kabus siyaseten değil, insaniyet namına çökmüş ve çürümüştür. Kendi ülkemizde herkesin gruplaştığı, herkesin birbirini gırtlamak istercesine geldiği bir süreçte liğme liğme ediliyoruz. Küresel Oligarşinin bir planı siyasi partilerin işlevine son vermek. Tek Dünya Devletine giden süreçte seçim ve partiler olmayacak. İklim emisyonları içinde kitlelerin bir arada olamaması planları da var.


Bırakın partiyi pırtıyı. Camiye, düğüne gitmek bile yasaklanacak... Bunun yolu yapılıyor.


Bir diğer planda 'Kaos' zemini hazırlamaktı. Bu zemin birilerinin sırtına basarak, bir kesimi mağdur, bir kesimi kahraman gibi sunsa da aslında kaybolan insanlar ve insanlık oluyor...


Sürecin analizini yapmak çok basit. Kime neyi anlatacaksın? Dünya kadar şeyler yaşandı, unutuldu gitti, nice insanların ahı havada asılı kaldı. Biz aslında ülkeyi kaybediyoruz.. Siyasi kavgalarla boğulup giderken.


Yazımın başında belirttiğim gibi; "Filler tepişir çimler ezilir. Adalet herkese lazım.."


Bugün canı yanan dün bize gülüyordu. Bugün can yakanlar, yarın canlarının yanmayacağını garanti sanıyor... 


Çocukluğumuz son güzel günlermiş en azından bununla avunuyoruz... Her şeye sahip olan insanoğlu 2025'e gelene kadar çok şey kaybetti..


Diploma dediğin kağıt nedir ki? Adamlığın, adaletin, dürüstlüğün diplomasını yaşatabiliyorsan ne ala.. .


Yenidoğan çetesinde  de diploma vardı..

Haberlere yansımış ortaya çıkmış rüşvet alan amir de, memurda da diploma vardı..


Geçmişte atalarımızın, ninelerimizin bıraktığı güzelliklere bir bakın bakalım hangi diplomanın ürünüydü? Dürüstlük mi? Kağıt parçası mı...


Dürüstlüğün düzgünlüğün diploması yoksa. Beş yüz diplomaya sahip olsan ne yazar...


Bugün Diploma var adalet yok. Bugün diploma var sağlık yok. Herşey eskiden güzeldi. Eski insanlarla güzeldi...


Önce karakter sonra diploma.

Kimse üzülmesin, kimse de sevinmesin.

Siyasi dönem bitti insani dönemin arifesindeyiz...


Karanlık bitecek, 

Eleme süreci tamamlanacak.

Tohumlar yeniden yeşerecek.

2025 çok şeylere gebe...

Sevgilerimle..

Ali Osman Önder



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

 Süleyman Hilmi Tunahan (ks) Hazretleri’nin veciz sözleri • Allah kerimdir amma kuyusu da derindir. İp ve kova olmayınca su çıkmadığı gibi, ...