1 Aralık 2025 Pazartesi

Bir gün birisi, Hasan-ı Basri’nin (rh.) yanına geldi ve dedi ki: - 'Ey imam! Gökten yağmur yağmıyor.' Bunun üzerine Hasan-ı Basri hazretleri: - 'O halde Allah’tan (c.c.) af dile / tevbe et, istiğfar oku' buyurdu.. Sonra bir başkası huzura girdi, o da: - 'Ey imam! Çocuğum olmuyor' dedi.. Hasan-ı Basri hazretleri ona da: - 'Allah’tan af dile / tevbe ve istiğfar et’ buyurdu. Sonra üçüncü bir adam geldi ve şöyle dedi: - 'Ey imam! Fakirlikten yana sıkıntım var.' Hasan-ı Basri hazretleri ona da: 'Allah’tan af dile / tevbe ve istiğfar et' buyurdu. Bu manzara karşısında mecliste bütün bu olup bitenlere şahit olan bir şahıs: - 'Ey imam, hayret sana! Sen bir ihtiyacı için yanına gelen herkese, 'Allah’tan af dile, istiğfar et mi dersin?’ dedi.. Bunun üzerine Hasan-ı Basri hazretleri adama şöyle cevap verdi: - 'Ey Fülan! Sen Allahu Teâla’nın (aşağıda meallerini arzettiğimiz) şu ayetlerini okumadın mı hiç: Meali: “(Nuh a.s.): Gelin dedim, Rabbınızın mağfiretini (bağışlamasını) isteyin; çünkü O, mağfireti çok bir Gaffâr’dır (pek bağışlayıcıdır). “Bol hayır ile üzerinize semâyı salsın (üstünüze gökten bol ve bereketli yağmur yağdırsın). “Ve size mallar ve oğullarla/evlatlarla imdâd eylesin (yardım etsin), sizin için Cennetler yapsın (bahçeler versin), sizin için ırmaklar yapsın (akıtsın).” [Nuh suresi, 10-11-12] *** Kısaca tevbe ve istiğfar: “Estağfirullâhe’l-azıym ve etûbü ileyk” cümlesidir. Bunu çokça ve sıkça okumak lazım. Dille yapılan istiğfarın en efdâli, en üstünü, en büyüğü ise, Seyyidü’l-istiğfar’dır (En güzel terkibiyle Evrâd-ı Bahaiyye’nin başlangıcında mevcut, oradan bakılabilir). Onu da ihmâl etmemek, ayrıca tesbih namazının fiilî istiğfar olduğunu da hatırdan çıkartmayıp, imkân ve fırsat buldukça mutlaka kılmaya gayret lazım.

 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder