3 -27.4.1980 tarihinde kapalı spor sarayındaki hitabesi
Muhterem Kardeşlerim
Biraz rahatsız olduğum için, Avrupa’dan da daha dün akşam geldiğim için, sesim o kadar fazla müsait değil. Esasen bu kongrenin bu şekilde, bu manzarası ile akdedileceğini gayet iyi biliyordum Görmüş gibi biliyordum. Bu sebeple gelmek istemiyordum.
İdareci kardeşlerimizin ve Türkiye'nin her tarafından koşup gelen kardeşlerimizin bu manzarayı meydana getirecekleri bence malum idi. Bu sebeple ben gelmekte fayda görmüyordum. Israr ile geldim Maamafıh geldiğimden de memnun oldum. Nede olsa, her ne kadar, bir şey, inanç yolu, fikir yolu ile bilinse de amma gözle görülüp kulakla işitilmekte daha bir üstün fayda var. Bu sebeple memnun oldum.
Bilhassa misafirlerimizin, misafir parlamenterlerimizin, burada ki konuşmaları beni ziyadesiyle bahtiyar etti. Meselelerin enine boyuna temas ettiler. Bu, "1400 hicri yılının bir tecellisi olsa gerek" Cenabı Hak bu manzarayı bu şekliyle, bu haliyle, demek ki 1400 yılına nasip etmiş ki, bu böyle oldu. Bunu da müşahede etmekten bilhassa memnun oldum.
Daha 1936 yılında 20 yaşında bir delikanlı iken kendisine intisap etmek şerefine Allah'ın nail ettiği "O mübarek zâttan" kendisiyle tanıştıktan bir kaç ay sonra bir söz duymuştum. Bu sözü sizin topluluğunuza muhtelif yerlerde, bölük bölük, 1000 kişilik, 500 kişilik, 2000 kişilik veyahut 40–50 kişilik daha ufak cemaatler halinde senelerden beri ifade ediyorum.
Buyurmuşlardı ki : (Aynı kelimelerle)
"Feyzi Muhammed’le alakadar yüz binlerce insan olacaktır" demişti.
Bunun tahakkukunu 4-5 seneden beri idrak etmiş bulunuyoruz. Bunu, ben bu sırrı, 4-5 seneye gelinceye kadar muhafaza etmiştim, söylememiştim. Zemin ve zamanı buna müsait görmemiştim. Ama 4-5 seneden beri bu sözü söylediğini Hazreti Üstazımızın bu mübarek sözü istikbale matuf olarak haber verdiği bu sözü söylediğini yüzlerce binlerce kardeşimiz bilirler.
İşte bu günkü manzarada bunun en büyük şahidi. Kendilerinin irtihalinden 20 sene geçmiş oluyor. Zannederim 21. senenin içindeyiz Kendilerinin hayatta olması ile ceseden hayatta olması ile hayatta olmaması
arasında hiç bir fark yok "Aynen Feyzi Muhammedînin intişarına ait mesai, çalışma devam ediyor ".
Kendileri ile 23 sene müşerref oldum. Sıddıkı Azam'ın ve diğer Eshab-ı Kiramın Resülüllah'a (ilk nübüvvetini tebliğ ettiği anda) iman eden Eshab-ı Kiram, eğer yaşabildilerse, ömürleri vefa ettiyse, Rasülüllah'la tam 23 sene bütün risaleti boyunca müşerref oldular. Bizde o Resülüllah'ın ahir zamanda bu Ümmeti Muhammed'e, hediyesi olarak teveccühleriyle şefaatleriyle gönderdikleri Allah'ın inayetinin bir ecellisi olarak gönderdikleri Hazreti Üstazımız ile ben de ve benimle birlikte daha ilk senelerinde (1936 senesinde) intisab edenler, 23 sene kendileriyle hem ruhen hem ceseden müşerref oldular. "Ama bu çok acaib bir tecelli!" Bunu ancak iman edenler anlayabilirler Herkesin, müslüman dahi olsa "Lailahe illallah, Muhammed'ür Resülüllah" kelimesine tam inanmış dahi olsa yalnız bu imanın zahirinde kalanlarca anlaşılması kolay olmayan hatta mümkün olmayan bir keyfiyyettir.
Kendisi ceseden hayatta imiş gibi hizmet devam ediyor. Bu 21 küsur sene zarfında devam eden tecelliyatta "Bizim bir dahlimiz yok. Ben ve benim arkadaşlarımın da bir dahli yok" Bunu hepinizin böyle
bilmesini arzu ediyorum "Bizler hadimleriz. İnayet Hazreti Allah'tan, her türlü tecelliyat ondan, Şefeat Resülüllah'tan, himmet ve teveccüh Pirandan, hususuyla Hazreti Üstazımızdan. Bütün meydana gelen şerefler, faziletler, hepsi Allah'ın ve Allah'ın sevgililerinindir. Biz bu yolda hizmet ederken yaptığımız kusurlar, hatalar, isyanlar, nisyanlar, onlar bizim ".Hepinizi hürmetle selamlarım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder