Allâhü Teâlâ’ya tâat ve ibâdete devam eden, günahlardan kaçınan, mümkün olduğu kadar Allâhü Teâlâ’yı ve sıfatlarını bilen kişiye ‘veli’ denir.
-Peygamberlik iddiâ etmeksizin- hârikulâde olan bir husûsun peygamberin ümmeti olan velî zâttan meydana gelmesine ‘kerâmet’ denir.
Eğer hârikulâde şey îmân, sâlih amel ve ihlâs sâhibi olmayanda görülürse ona istidrâc denir.
Hârikulâde peygamberden zuhur ederse mucizedir.
Evliyanın kerâmeti haktır. Az bir müddet içinde uzak mesafeleri kat’etmek, ihtiyaç halinde yiyecek-içeceğe dair şeyler bulunması, su üzerinde yürümek, havada uçmak, cemâdât (cansız şeyler) ve hayvanlar ile konuşmak gibi hârikulâde şeyler keramettir.
Evliyanın kerâmeti ümmetinden olduğu peygamber-i zî-şânın mucizesidir. Hâlbuki bir kimse hakikaten dindar olmadıkça veli olamaz. Hakikaten dindarlık ise Resûlüllah’ın (s.a.v.) emirlerine yapışmak, nehiylerinden kaçınmak, peygamberliğini dili ile ikrar ve kalbi ile tasdik etmektir.
Evliyânın kerâmeti haktır, inkâr edilmez. Zirâ; Kur’ân-ı Kerîm’de haber verilmiş, Sahâbe-i Kirâm’ın bir çoğundan tevâtür yoluyla (inkârı mümkün olmayacak sûrette) görülmüş ve rivayet edilmiştir.
Hazret-i Meryem ve Hazret-i Süleyman aleyhisselamın veziri Âsaf bin Berhayâ’dan kerametin zuhuru Kur’ân-ı Mübîn âyeti ile sâbittir.
Hazret-i Câfer-i Tayyâr radıyallâhü anhın ve diğer birçok evliyanın havada uçmaları, Selman-ı Fârisî ve Ebu’d-Derdâ radıyallâhü anhümânın önlerinde bir çanağın tesbihini işitmeleri, Hazret-i Hâlid bin Velid’in (r.a.) zehir içip de ondan asla zarar görmemesi, Ashâb-ı Kehf’in köpeğinin Ashâb-ı Kehf’e söz söylemesi ve birçok evliyanın su üzerinde yürüdükleri sahih olarak rivayet edilmiştir. [Şerh-i Akaid]
KERÂMET GÖSTERMEKTEN KAÇINIRLARDI
Efendi hazretlerinin bağlılarından Aslen Yemenli bir arap olan Mehdi amca, hazretimizle tanıştırmak istediği birkaç misâfirle beraber kısıklı'daki misafirhâne'ye gelmişler ve bakmışlar ki Hazreti Üstâzımız bahçedeki bir ağacın altında oturuyor. Hazreti Üstâzımız misafirleri karşılamış onlara buyurun diye yer göstermiş, hep beraber otururlarken gelenler, “Efendi Hazretlerinin büyüklüğünü bir görsek" diye içlerinden bir kerâmet göstermesini geçirmişler. Bu sırada Cırcır (Ağustos böcekleri) koro hâlinde ötüyorlarmış, bundan dolayı Efendi hazretlerinin konuşması rahat duyulmuyormuş. Hazretimiz Cir cır böceklerine hitâben "Biz şimdiye kadar sizi dinledik susun, biraz da biz konuşalım siz dinleyin" deyince böcekler o anda hemen susumuşlar ve misâfirler gitmek için kalkana kadar bir daha ses çıkarmamışlar. Misafirler gidince böceklere "Şimdi devam edebilirsiniz." buyurmuşlar ve böcekler tekrar ötmeye başlamışlar.Alıntı..

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder