"...Mevlânâ Yakûb-i Çarhî (k.s.) Hazretleri şöyle anlattı:
Bir gece içimde bir daralma olup zikrimden lezzet alamadım. Sabah olunca Şâh-ı Nakşibend kuddise sirruh Hazretlerinin huzuruna vardım, şöyle buyurdular:
“Bir gün bir derviş ile sohbet ediyordum. Bizim Pehlivan Mahmud gelip elinde bulunan (ve bir tarafında kelime-i tevhîd yazılı) bir altın lirayı o dervişin önüne bıraktı. Derviş, ona hitaben: ‘Bu altın, dünyalık olduğundan dolayı onun bu şekilde hor ve alçak olmasını revâ gördün yere attın. Lâkin üzerinde Allâhü Teâlâ’nın ve Resûlullah Efendimizin (s.a.v.) mübarek isimlerinin nakşedilmiş olduğunu fark edemedin’ deyince, Pehlivan Mahmud, farkına varıp hemen onu yerden kaldırdı.”
Mevlânâ Yakûb-i Çarhî kuddise sirruh, bunu naklettikten sonra dedi ki:
“Hâce Hazretleri bu misali getirdiklerinde hemen kendime geldim. Bir kusurum var mı diye araştırmaya başladım. Evime geldiğimde yatağımın ayakucunda bir kitaptan birkaç yaprak kağıt buldum. Anladım ki bendeki dağınıklık hâlinin sebebi, o kâğıtların o hâlde bulunmasıymış.
Bu hisse dolu kıssadan anlaşılır ki, kişi zihninde bir karışıklık, kendinde bir daralma ve gevşeklik müşâhede ederse, hâllerini ve hareketlerini araştırsın. Kendisinde şerîate ve sünnet-i seniyyeye muvâfık olmayan ve Hazret-i Allâh’ın rızasına uymayan bir hâl olup olmadığına baksın. Eğer bir hatası varsa onu hemen düzeltmeye itina göstersin.”
SAFERU’L-HAYR

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder