30 Kasım 2024 Cumartesi

ÖLÜMÜ HATIRLAMAK: Vefat eden bir mü'min üzerine cenaze namazı kılmak, onu kabrine dek uğurlamak, arkasından hayır duâ etmek, Müslümanın Müslüman üzerindeki haklarındandır.

 ÖLÜMÜ HATIRLAMAK:

Vefat eden bir mü'min üzerine cenaze namazı kılmak, onu kabrine dek uğurlamak, arkasından hayır duâ etmek, Müslümanın Müslüman üzerindeki haklarındandır.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurdular: Her kim inanarak ve mükâfâtını Hz. Allah’tan bekleyerek bir Müslümanın cenazesinin ardınca gider, cenaze namazı kılınana dek onun yanında bulunur ve defnedildikten sonra oradan ayrılırsa elbette iki kırat ecir ile ayrılır. Her kırat, Uhud Dağı kadardır. Her kim de cenaze namazına iştirak edip definden evvel ayrılırsa o da bir kırat ecir ile ayrılır. (S. Buhârî)
İbn-i Abbas’dan (r.anhümâ) şöyle rivayet olundu: “Mü'min bir kimse, kabrine girdiğinde verilen ilk hediye, kendisi üzerine cenaze namazı kılanların mağfiret olunduğu müjdesidir.” (Dârekutnî)
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurdular: Tabuta konulan her ölü, Hazret-i Allâh’ın işitmesini istediği herkesin işiteceği şeyleri konuşur. Der ki, ‘Ah kardeşlerim! Ah benim naaşımı taşıyan dostlarım! Dünya hayatı beni aldattığı gibi sizleri de aldatmasın. (Vazifelerimi yapmak için daha) zamanın olduğu düşüncesi beni oyaladığı gibi sizi de oyalamasın. Kazandıklarımın hepsini vârislerime bıraktım. Hâlbuki Deyyân olan Hazret-i Allah, hesap günü beni onların hepsinden hesaba çekecek. Sizler şimdi beni âhirete uğurluyor ve beni terk ediyorsunuz (mutlaka bir gün sizler de benim yerimde olacağınızı unutmayın.)’ (el-Câmiu’l-Kebîr)
Ölü, kendisini kimin yıkadığını, kimin kefenlediğini, tabutunu kimin omuzladığını bildiği gibi vefatından sonra kabrini kimin ziyâret ettiğini de bilir.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.), Uhud’da, Mus’ab bin Umeyr ve diğer şehitlerin yanında durarak: “Ben şehâdet ederim ki: Sizler, Hazret-i Allah indinde dirisiniz.” buyurdular ve onları ziyaret edin ve (ziyarete gittiğinizde) onlara selam verin. Nefsim kudretinde olan Allâhü Teâlâ’ya yemîn ederim ki (onlar) kendilerine selam verenlerin selamını alırlar. Bu kıyâmet gününe dek böyledir.” buyurdular. (M. Evsat)
Bir gün Peygamber Efendimiz (s.a.v.), cenâze namazı için Ashâb-ı Kirâm’ın bulunduğu yere geldiler. Dişleri görünecek kadar yüksek sesle gülen bazı insanlar gördüler. Buyurdular ki: “Doğrusu siz lezzetleri yıkan ölümü çokça hatırlasaydınız o, sizi böyle gülmekten alıkoyardı.” (Sünen-i Tirmizî)
قَالَ النَّبِىُّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: زُرِ الْقُبُورَ تَذْكُرْ بِهَا الْآخِرَةَ وَاغْسِلِ الْمَوْتَى فَإِنَّ مُعَالَجَةَ جَسَدٍ خَاوٍ مَوْعِظَةٌ بَلِيغَةٌ وَصَلِّ عَلَى الْجَنَائِزِ لَعَلَّ ذَلِكَ يَحْزُنُكَ فَإِنَّ الْحَزِينَ فِي ظِلِّ اللهِ يَتَعَرَّضُ كُلَّ خَيْرٍ. (فيض)
Peygamberimiz (s.a.v.) buyurdular:
“Kabirleri ziyâret et, onlarla âhireti hatırlarsın. Cenâzeleri yıka. Zîrâ ruhtan ayrılmış ceset ile uğraşmak (yıkayıp kefenlemek) en tesirli nasîhattir. Cenâzeler üzerine namaz kıl, umulur ki bu seni hüzünlendirir. Ve muhakkak hüzünlü kimseler, Allâhü Teâlâ’nın (Arşı’nın) gölgesinde bütün hayırlara nâil olurlar.” (Feyzü’l-Kadîr)
KABİR ÂLEMİ
Resûlullah Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
"Mü'minin kul artık dünyâya vedâ edip âhirete yöneldiği zaman yanına yüzleri güneş gibi bembeyaz parlayan melekler gelir. Yanlarında cennetten getirdikleri kefenler ve güzel kokular bulunur. Göz alabildiği yere otururlar. Ardından ölüm meleği gelip ölmek üzere olan kişinin baş ucuna oturur. Ona 'Ey mutmainne olmuş (tevhid ve ihlas ile itaat eden) nefis! Çık o bedenden; Rabbi'nin mağfiretine ve rızâsına kavuş.' der.
Ruh, bir su kabından damlayan su gibi çıkıp gider.
Melekler bu ruhu alıp göz açıp kapayıncaya kadar onun cennet kefeni ve kokularıyla süslerler. Ondan, yeryüzündeki kokuların en güzeli saçılmaya başlar...
Sonra onu dünya semâsına kadar getirirler. Kapıların açılmasını ister; kapılar açılır.
Melekler onu güzel karşılar ve uğradıkları her semâdan öbürüne kadar her tabakadan bir kısım melek yedinci tabakaya vardıklarında Allâhü Teâlâ meleklerine, "Onun kitabına, 'illiyyun'a cennete gireceklerdendir. 'diye yazın
Sonra onu tekrar yeryüzüne indirin. Onları topraktan yarattım, oraya döndüreceğim ve bir kere daha oradan çıkaracağım. "buyurur.
Ruh cesedini iâde edilir ve iki melek gelir, Rabbin kim? 'der 'Rabbim Allah. ' 'Dinin İslam.' Size gönderilen kişi hakkında ne dersin? 'O (Muhammed Mustafa) Allâh'ın Resulü'dür, ona îmân ettim ve onu tasdik ettim. 'der. Sonra bir ses gelir: "Kulum doğruları söylemiştir. Ona cennet yataklarından bir yatak serin; cennet elbiseler giydirin. Cennete açılan bir kapı açın ki, oranın güzel kokuları kuluma da gelsin!"
Kulun kabri göz alabildiğine genişletilir. Bundan sonra güzel yüzlü, güzel kokulu bir adam çıka gelir. Ona, 'Seni sevindirecek bir müjdeyle geldim. Zirâ bu gün sana vaad olunan gündür. 'der. Adam sorar: 'Sen kimsin?' 'Ben senin salih amellerinim.' Bunun üzerine adam: 'Ey Rabbim! Bir an evvel kıyameti kopar da cennetteki âileme ve hizmetçilerime kavuşayım diye duâ etmeye başlar." (Hayat Rehberi)
Abdullah İbn-i Ömer (radıyallâhü anh), Resûlullah (sallallâhü aleyhi ve sellem) Efendimiz'in şöyle buyurduğunu anlatıyor: "Sizden biri ölünce gideceği yer kendisine sabah akşam gösterilir Şayet ölen kişi cennetlik ise, cennetteki yeri, cehennemlik ise cehennemdeki yeri gösterilir ve kendisine: "Allah, seni kıyâmet gününde yeniden diriltinceye kadar bu senin kalacağın yerdir." denir. (Buhârî)
CENAZEYİ KABRİNE TAŞIMAK
Cenazeyi omuzlar üzerine alarak kabirlerine kadar taşımak, onların haklarında gösterilen en büyük hürmet alâmetidir. Böyle bir hareket, insaniyetin şeref ve yüceliğine yapılan büyük bir riâyeti ifade etmektedir. Cenazeyi, ızdırap vermeksizin omuzlar üzerinde süratlice götürmelidir.
Cenazeyi takip edenler, hayatın âkıbetini düşünmeli, huşû içerisinde olmalıdır. Bu kimselerin gülüşmeleri, dünyevî şeyler hakkında konuşmaları doğru olmaz. Hattâ zikir (tekbir ve tehlil) ile veya Kur’ân-ı Kerîm okuyarak seslerini yükseltmeleri bile tahrîmen mekruhtur. Cenazeyi buhurlar, mumlar yakarak takip etmek mekruhtur.
Cenaze için gözyaşı dökerek ağlamakta ve kalben mahzûn olmakta bir mahzur yoktur. Ancak lüzumsuz sözler söylenmesi doğru değildir. Cenaze için feryat etmek, yaka yırtmak, yüz tırmalamak, saç yolmak, dizlere vurmak gibi şeyler takdîr-i İlâhî’ye karşı isyandır ve haramdır.
Cenazeyi takip edenler, namazı kılmadan dönmemelidir. Dönmek icap ediyorsa cenaze sahibinin müsaadesi alınmalıdır. Cenaze merasimine iştirâk eden Müslümanların bir kısmı, cenaze namazını kılarken, diğer bir kısmının kılmaması uygun bir hareket değildir.
Kabirlerine götürülen cenazelere el kaldırıp selâm vermek, cenazelere çiçek ve çelenk göndermek ve cenazenin resmini taşımak da uygun değildir ve dînen bir aslı yoktur.
Kadınların, cenazeleri takip etmeleri, kabre taşıma ve defin işlerine iştirâkleri tahrîmen mekruhtur. Bundan dolayı sevaba değil, günaha girmiş olurlar. Zira Peygamber Efendimiz (s.a.v.), kadınları bunlardan menetmiştir.
Cenaze kabre götürülüp omuzlardan indirilince cemaat, bir mahzur yok ise otururlar, bundan önce oturmaları mekruh olduğu gibi bundan sonra ayakta durmaları da mekruhtur.
Defni, gündüz yapmak müstehâbdır, fakat zarûret hâlinde gece yapılmasında da bir mahzur yoktur. (Cenâze Ahkâmı, Iskât ve Devir, Fazilet Neşriyat)
قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: أَسْرِعُوا بِالْجَنَازَةِ فَإِنْ تَكُ صَالِحَةً فَخَيْرٌ تُقَدِّمُونَهَا اِلَيْهِ وَإِنْ تَكُ سِوَى ذٰلِكَ فَشَرٌّ تَضَعُونَهُ عَنْ رِقَابِكُمْ. (خ)
Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Cenazeyi süratlice (lâkin koşmadan) naklediniz. Eğer bu cenaze, sâlih bir kimse ise (onun hâli) hayırdır; onu (bir an önce hayra) ulaştırmış olursunuz. Eğer bu cenaze, iyi bir kişi değilse, (onun bu hâli de) bir şerdir; (bir an evvel) omuzlarınızdan atmış olursunuz.” (Sahîh-i Buhârî)


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

 Süleyman Hilmi Tunahan (ks) Hazretleri’nin veciz sözleri • Allah kerimdir amma kuyusu da derindir. İp ve kova olmayınca su çıkmadığı gibi, ...