12 Temmuz 2024 Cuma

 İnne Gaden Linâzırihî Karîbün Yahut Sabah Ola, Hayır Ola

Herhalde en can sıkıcı ve yakıcı eylemlerden biri beklemektir. Neyi beklediğimiz, nasıl beklediğimiz ve ne kadar bekleyeceğimiz bu bekleyişin akışını belirler. Beklenen şeyin vakti belli değilse, Allah sabır versin, söylenecek bir söz yoktur.

Beklenen şeyin vakti belli ise, bu atlatılması daha kolay bir süreçtir. Sonuçta ya beklediğimiz şeye ulaşırız ya da ulaşamayacağımızı anlarız. Sadece, sözde iple çektiğimiz zamanın oyalanmak gibi bir huyu vardır ve onu yaklaştırabilecek bir ip mevcut değildir. Ancak beklenen gün elbet gelir; kısa bir zaman sonra yahut da uzun bir zaman sonra.

Beklenen günün geleceği ile ilgili Araplar arasında yaygın bir atasözü vardır: “İnne gaden linâzırihî karîbün.”

Bu meseli ilk söyleyen kişi Kurad bin Ecdağ’dır. Hikayesi şöyledir:

Irak’a bağlı Hîre ve çevresindeki bölgede Arap Lahmî Hanedanlığı’nın hüküm sürdüğü zamanlardı. Bu hanedanlığın son hükümdarı Numan bin Münzir, bir gün arkadaşları ile birlikte avlanmak için saraydan çıkar. Numan’ın atı evcil olmadığından yoldan sapar ve dörtnala koşar. Numan atını durdurmayı başaramaz ve kaybolur. Atı uslanıp yolunu bulmaya çalıştığı sırada yağmur yağmaya başlar. İyice perişan olan Numan, başını sokabileceği bir ev arar; karşısına çıkan ilk evin kapısını çalar. Ev sahibi Hanzala adında Tai kabilesinden bir adamdır. Görünüşe göre hali vakti pek yerinde değildir. Numan, onlara kim olduğunu söylemeden başından geçeni anlatır. Hanzala yorgun adamın attan inmesine yardımcı olur ve evine buyur eder. Eşine misafire ne ikram edebileceklerini sorar. Eşi, biraz öğütülmüş un olduğunu, ondan ekmek yapabileceğini söyler. Hanzala, ağıllarında bulunan tek bir koyunun önce sütünü sağar, sonra onu keser ve etinden güzel bir yemek yapar, misafirlerine ikram eder. Ertesi gün Numan geri dönmek için atına bindiğinde, Hanzala’ya kendisinin Hîre hükümdarı olduğunu açıklar; bu iyiliğinin karşılığında kendisinden bir şey talep etmesini ister. Hanzala, daha sonra isteyeceğini söyleyerek hükümdarı uğurlar.

Aradan uzun zaman geçer. Hanzala’nın başına birçok afet ve musibetler gelir, ailesiyle sıkıntıya düşer. Eşi, Hanzala’ya Numan bin Münzir’den yardım isteyebileceğini, ne de olsa bir zamanlar kendisine böyle bir hakkın verildiğini hatırlatır. Bunun üzerine Hanzala, Hîre yolunu tutar. Oraya vardığında derhal Numan’ın huzuruna çıkar. Fakat bilmediği bir şey vardır: Bazı günler hükümdarın bu’s günü, yani ceza günüdür ve o gün karşısına kim çıkarsa onu ölümle cezalandırmaktadır. Ne yazık ki Hanzala da Numan bin Münzir’in karşısına bu’s günü çıkmıştır. Hükümdar, karşısında Hanzala’yı görünce çok üzülür ama bu âdet daha önce hiç kimse için çiğnenmemiştir.

“Yanıma gelecek başka bir gün bulamadın mı?” diye sorar. 

“Böyle bir gün olduğunu ben nereden bileyim?” diye cevap verir. 

“Benden ne isteyeceksen iste, yerine getireyim, ama seni öldürmek zorundayım,” diyerek üzülse de bu hükümden dönüş olmadığını söyler. 

“Tamam o halde, en azından bir yıl müsaade et, ailemin yanına döneyim, onlara durumu anlatayım, ihtiyaçlarını göreyim, sonra buraya döneyim,” der.

Kendisine bu sürenin verilmesi için Hanzala’dan bir kefil tayin etmesi istenir. Yani o geri dönene kadar Numan’ın elinde esir tutulup şayet dönmezse de onun yerine infaz edilecek bir kişi talep edilir. Burada yabancı olduğu için çaresizce etrafına baktığı sırada, bir adam, “Ben kefil olurum,” diyerek atılır. Bu kişi Kurad bin Ecdağ’dır. Onun kefil olması üzerine Numan, beş yüz deve ihsan ederek Hanzala’yı evine gönderir ve geri dönmesi için bir gün tayin eder. 

Günler geçer ve bir yılın dolmasına sadece bir gün kalmıştır. Numan bin Münzir Kurad’ı yanına çağırır ve ona şöyle der:

“Görüyorsun ya, artık zamanın dolmasına bir gün kaldı ve Hanzala gelmedi. Belli ki gelmeyecek. Kendini hazırla, son isteğini dile.”

Numan acele etmektedir. Çünkü içten içe Hanzala’nın değil, Kurad’ın ölmesini arzular. O sırada Kurad, yazımızın konusu olan sözü söyler:

“İnne gaden linâzırihî karîbün/Bekleyen için yarın yakındır.”

Ertesi gün Numan hemen hazırlıkların yapılıp Kurad’ın katledilmesini ister. Zira kendisine iyilik yapan Hanzala’nın öldürülmesini istemez. Fakat vezirleri tayin edilen gün dolmadan onun katledilemeyeceğini söylerler. Bu sırada karşıdan bir adamın yaklaşmakta olduğunu görürler. Herkes nefesini tutup adamın yaklaşmasını bekler. Gelen Hanzala’nın ta kendisidir.

Numan Hanzala’nın gelişine çok üzülür ve ona sorar:

“Ölümden kurtulduğun halde geri dönmene sebep nedir?” 

“Vefadır.”  

Burada şunu da belirtmek gerekir ki yalnızca Hanzala’nın hareketi değil, Kurad bin Ecdağ’ın davranışı da takdire şayandır. Çünkü hiç tanımadığı bir kişi için sırf iyilik olsun niyetiyle canını ortaya koymuştur.

Numan bin Münzir orada bulunan halka hitaben, “Ben bu iki adamdan hangisinin daha vefalı ve kerem sahibi olduğunu anlayamadım; ölümden kurtulduğu halde geri dönen mi, yoksa tanımadığı birisi için canı pahasına kefil olan mı?” diyerek onları taltif eder ve bu’s gününden artık vazgeçtiğini, ikisini de serbest bıraktığını söyler.

Bu konu ile alakalı olarak yani beklemek, acele etmemek, beklenilen vaktin elbette geleceği ve sonuçların değişebileceği ile ilgili olarak bizler de “gün doğmadan neler doğar” ya da “sabah ola, hayır ola” tabirlerini Türkçemizde sıkça kullanırız.

Hayırlı Cuma’lar

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

 🌿✨ Bademcik ve Boğaz Enfeksiyonlarına Karşı Şifalı Adaçayı & Ebegümeci Gargarası! ✨🌿 🫖 Bademcik iltihabı 🤒 ve farenjitle boğuşuyors...