26 Mart 2024 Salı

Allah dilerse adresi Bağdat'ta tanımlayın. Takkeci İbrahim Ağa'nın Hikayesi (Menkibe)



Çarşı içinde küçük bir takkeci mağazası olan İbrahim Ağa'nın bütün emeli, mahallesine bir cami yaptırmaktı. Bir gece gördüğünde bir rüya ona bu imkanı sağladı. İstanbul-Topkapı dışında bu mahallede “Takkeci Camii”ni yaptırdı…
Eskiden Topkapı dışında da mahalle vardı. Bu mahallenin köhne evlerinin birinde Takkeci İbrahim Ağa olarak biri yaşıyordu. Fakirdi, geçimi çarşı içindeki küçük takkeci mağazasına bağlı idi. Dünyada ahiretten daha zengin olmak istemezdi. Bununla birlikte beraberlik ölmeden, mahalleye bir cami yaptırmak arzusundaydı:
Ümit yok ama, bilinmiyorz diyordu; ihtimaldir padişahım, belki derya tutuşa…
Karısı, komşuları onun bu arzusunu samimiyetle karşılar, ama “deryanın tutuşacağı” ümidin gülerek:
- İlahi İbrahim Ağa, hiç olacak iş mi bu? derlerdi.
-İbrahim Ağa bir gece, her zamanki hayalleriyle çözülünce, kendini zengin bir rüya aleminde buldu…
-Bir ara ak parlıyordu, ak sakallı bir pir gördü. Pir:
- 'Selamüneleyküm İbrahim Ağa!.. diye Ağanın orada oturdu:
- Derya tutuşabilir ümidi kesme, dedi. Bağdat'a kadar bir uzan, havalan bakalım, Allah ne gösterir'...
Pirin, daha ilk hitabında şaşırmış olan İbrahim Ağa ancak konuşabildi.
- Bağdat'a mı!... Orada ne yapılacak?...
- Orada, kısmetin olan iki üzüm tanesi var. onları ayırıp, yiyeceksin... İşte asma da bu... Dedikten sonra pir inceledi. Ağa danın sonunda ilerlerken. Tatlı bir yorgunluk içindeydi, sonra da karısını uyandırdı. Vaktin ne sularda olduğunu düşünmeden güzel rüyasını ballandıra, ballandıra anlattı ve:
- Ben yolcuyum hanım, dedi. Sen himmet et de, bana biraz yolluk yapıver… Deyince de karısı: Nereye gidiyorsun, efendi?...
- Bağdat'a!... Rüyayı dinlemedin mi?
Kadını da saf ve temiz yürekli olduğu için itiraz etmedi. İbrahim Ağa, hazırlıklarını sabah namazını kıldı, karısıyla vedalaşıp yola çıktı. Ömrü olursa, o zaman çok uzun olan bu yolculuklardan dönmekti.

Develerin, katırların üstünde haftalarca sallanan takkeci İbrahim nihayet Bağdat'ı buldu. Mesele, pirin rüyasında işaret ettiği mayıs bulmaktaydı. Gittiği hanın kapısı önündeki peykelerden birinin üstünde geceyi beklerken, gördüğü rüyadaki dekor içinde olduğunu fark etti. Hemen ulaşmak için bakın.
-Aaa!.. İşte, o da karşımda, diye çıkıyor. Güneş batmadan gidip iki tek üzümü yiyeyim!...
Hakikaten görülen asma, pirin rüyasında işaret ettiği asmanın aynı idi. Sihirli iki üzüm tanesi sanki onu koruyor. Uzandı, rüya üzümlerini kopardı. Bismillah, ağzına atarak. O anda içine tatlı bir huzur çöktü. Ta İstanbul'dan Bağdat'a yaptığı seyahatin gitmesine seviniyordu. O kadar dalmıştı ki, yanından birinin gelip oturduğunu bile fark etmedi.
Adamın, nereden böyle, demesiyle irkildi. Ve İstanbul’dan, diye cevap verdi. Ne maksatla Bağdat’a geldiğini sormasına karşılık da, bir rüya dolayısıyla geldiğini söyledi. İbrahim ağa rüyasının hikayesini anlattı. Bağdatlı adam sakin sakin dinledikten sonra güldü ve:
- Çok saf adammışsın hazret, dedi. insan iki tek üzüm için İstanbul’dan kalkıp, Bağdat’a gelir mi? geçen yıl bana rüyamda, “İstanbul’a git, Topkapı dışındaki mahallede oturan Takkeci İbrahim Ağa’nın evine misafir ol, kömürlüğünde gömülü bir küpçük altın var, onu çıkar” dediler de gitmedim!...
İbrahim Ağanın gözleri, yuvalarından fırlayacak kadar açıldı, büyüdü. İbrahim Ağa’nın kendisi olduğunu söyleyecekti, yutkundu:
- Belli olmaz efendi, dedi. Kimine görünür kısmet olmaz, kimine kısmet olur görünmez!..
Ve Bağdat’ta kalıp, dinlenmeye lüzum görmeden derhal yola koyuldu. Bağdatlı’nın sözleriyle bütün yorgunluğunu da unutmuştu. Hatta gençleştiğini hissediyordu.
- Cami yaptıracağım!... Derya tutuştu!...
Demekten kendini alamayan İbrahim Ağa, tez elden kendini İstanbul’a attı. Kadını, komşuları tarafından karşılandı:
- Üzümleri yedin mi?!.. Soruları birbirini takip etti. Ağa sadece:
- Derya tutuşmak üzere!.. Diye cevap verdi. Kimi güldü, kimi de ağanın gittikçe akıl zafiyetine uğradığını sanarak üzüldü. Kalabalık dağılıp, ortalığa sükun gelince:
- Gülmek sırası bize geldi hanım. Diye başından geçenleri anlattı. Buna kadını da heyecanlandı. Bağdat’lının haber verdiği küpçüğü buldular. İbrahim Ağa o altınlarla ne zamandan beri hayalinde planladığı camii yaptırdı. “TAKKECİ CAMİİ” diye adını verdi. Mahalle de dolayısıyla o adı aldı.
Topkapı’daki Takkeci Camii halen ibadete açık olup, müminlere hizmet vererek İbrahim Ağa’nın hatırasını yaşatmaktadır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

 🌿✨ Bademcik ve Boğaz Enfeksiyonlarına Karşı Şifalı Adaçayı & Ebegümeci Gargarası! ✨🌿 🫖 Bademcik iltihabı 🤒 ve farenjitle boğuşuyors...