SÜLEYMAN HİLMİ TUNAHAN (KUDDİSE SIRRUH) HAZRETLERİNİNDEN İKI HATIRA VE DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ
Üstadımızla birlikte misafirhaneden çıkmış ve namaz kılmak üzere Kısıklı’daki camiye gidiyorduk. Sokakları süpürmekte olan bir belediye işçisi, Efendi hazretlerini görünce ve ıhtıram vaziyeti aldı. Ustadımız ona hitaben, ‘’Es- Selamü aleyküm adaşım! Nasılsın, iyimisin?’’ diye iltifatda bulunup hatırını sordu. Adının Süleyman olduğunu bu vesile ile öğrendiğim o şahıs ‘’İyiyim Efendim’’ diye mukabele etti.(Nakleden Sıtkı Yurt; Hatıralarım Mehmed Emre s.47) Bizim görüşümüz:(Mehmed Emre) İnsanları Allah Teala’nın kulu olarak gören muhterem üstadımız, şahısları mesleklerine göre tasnif etmiyor ve kimini üstün kimini edna değerle vasf etmiyordu. Beğendiğini ‘’Bey’’ diye taltif ederdi amma çöpçüyü de çöpe atmazdı. Onun vefa anlayışını şu hikmetli beyanıyla vesikalandırmak istiyorum: ‘’Biz yıkık bir değirmeni kırk yıl bekleriz’’ Üstadımız Süleyman Hilmi Tunahan(kuddise sırruh) talebelerinden herhangi birini, yaptığı bir kusurdan dolayı kapı dışarı atmaz, onun ıslahı için dua ve nasihat ederdi. Bir talebeyi hatalı bir davranışından dolayı kınamaya kalkışan olursa, kusuru olmayanın bu kapıda ne işi var? ‘’Düzelmeye geldi’’ diyerek engin müsamahasını ortaya koyardı.
HATIRA 2 Bir bayram günü Üstadımızı ziyaret için İstanbul’a gitmiştim.O tarihte Eskişehir müftüsü bulunuyordum.Bu ziyaret gününde Manisa müftüsü Refik Akçelioğlu hocam da vardı.Biz bazı arkadaşlarla misafirhanenin bahçe kısmında oturuyorduk. Bu sırada bir şahıs gelip, ‘’Efendi hazretleri sizi çağırıyor’’ dedi.Refik hocamla beraber ziyarethaneye gittik. İçerde kalabalık bir misafir topluluğu vardı.Bugün hatırımda kaldığı kadar meşayıhtan Adana’lı Hacı Sami Efendi ile dünürü bulunan ve ‘’Kirazoğlu Hoca’’lakabıyla meşhur olmuş bir zat da ziyaretçiler arasındaydı.Biz içeri girince üstadımız misafirlere ‘’Manisa müftüsü-Eskişehir müftüsü’’ diye bizi takdim etti. Kirazoğlu hocaefendi’’İnni erani a’sıru hamran kabilinden mi?’’(Sure-i Yusuf’ta geçen bu ayet-i celile ile telmih yapmak istemişti.İlerde şarab olacak üzümü sıkarken gördüm. Kirazlıoğlu hoca Üstadımın takdimine; ilerde müftü olacak şahıslar mı? demeye getirdi.) diye latife yaptı. Ben ve Refik hocam DİB nın verdiği sicil defterinde müftü olduğumuzu bildiren sahifeyi gösterdik. Memuriyetimizi resmi belgelerle vesikalandırınca Kirazoğlu hocaefendi'nin latifesi hükümsüz kalmıştı. Bizim Görüşümüz: (Mehmed Emre) "Müftülük sicil dosyasını yanımızda bulundurmak, Üstadın manevi tasarrufu neticesinde olmuştur. Bu cüzdan oldukça büyük ve cepte taşınması müşkidi. Bir hiss-i kablel vuku ve manevi ikaz neticesi olarak onu ceketin iç cebine koyarak götürmüştüm."(Hatıralarım Mehmed Emre s.48)
BU İKİ HATIRADAN BİZE ÇIKAN DERSLER... Üstadımız Süleyman Hilmi Tunahan hazretleri( kuddise sırruh) insanlara değer verir, onlara iltifat eder, sahsında insanların gözünde yerlerde sürünen hocaefendi imajını ayağa kaldırırdı. Talebelerine temiz giyinmelerini temsil kabilyetlerini geliştirmelerini tavsiye ederdi. -"Biz yıkık bir değirmeni kırk bekleriz". derken evlatlarının hatalarını düzeltme yoluna gider, hatasız, kusursuz olanın bu kapıda ne işi var diyerek; hata ve kusurları af eder, dua eder düzeltilmesine yardımcı olurdu.
Alinti
"Biz kimseye zarar vermeyiz, lâkin bizim kılıcımız kınında değil. Dokunanlar zarar görür. Bizim Zâhirimiz halk ile bâtınımız Hak ile. İslâmiyete uymayan hallere katiyyen îtibar etmeyiz. Şimdiye kadar müslümanları hakir gördüler. Üstü başı kirli paslı insanlar olarak millete tanıtmaya çalıştılar. Benim evlâtlarım temiz giyinecek, yolda vakarlı yürüyecek ve Müslümanlığın şahsiyetini millete tanıtacaklar."

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder